2020 MEB BÜTÇESİ İHTİYAÇLARA YANIT VERMEMEKTEDİR!

Eğitim sen Malatya şube başkanı Kazım Albayrak, 2020 MEB bütçesinin ihtiyaçlara cevap vermediğini söyledi.

Eğitim sen Malatya şube başkanı Kazım Albayrak, 2020 MEB bütçesinin ihtiyaçlara cevap vermediğini söyledi.
Albayrak açıklamasında şunları söyledi:
2020 yılı Milli Eğitim Bakanlığı bütçesi 14 Kasım Perşembe günü (yarın) TBMM Plan ve Bütçe
Komisyonu’nda görüşülecektir. Her yıl olduğu gibi 2020 MEB bütçesi de, eğitim sisteminin, öğrencilerin
ve eğitim emekçilerinin en temel ihtiyaçlarını görmezden gelerek, sadece zorunlu harcamaları dikkate
alan bir anlayışla hazırlanmıştır.
Yıllardır eğitime ayrılan kaynaklar sadece rakamsal olarak artmakta, doğrudan eğitim hizmetlerine
yönelik yatırımlar açısından bütçelerde gerçek anlamda bir artışın yapılmadığı görülmektedir. 2019
yılında 113 milyar 813 milyon TL olan MEB bütçesi 2020 yılı için 125 milyar 397 milyon TL olarak
belirlenmiştir. MEB bütçesinin her yıl olduğu gibi rakamsal olarak arttığı görülse de, MEB bütçesinin
merkezi yönetim bütçesine oranı 2019 yılında yüzde 11,84 iken, 2020’de bu oran yüzde 11,45’e
gerilemiştir. Benzer bir azalma MEB bütçesinin milli gelire oranında yaşanmış, 2019’da MEB bütçesinin
milli gelire oranı yüzde 2,56 iken, 2020’de bu oranın yüzde 2,57 olması beklenmektedir.
 
TBMM’ye sunulan 2020 Bütçe Kanun Tasarısında MEB’e ayrılan bütçe rakamlarına bakıldığında, bir
önceki yıla kıyasla oransal olarak artış değil, azalma olduğu dikkat çekmektedir. Her fırsatta eğitime en
çok payı kendilerinin ayırdığını iddia eden AKP hükümetleri döneminde eğitim bütçesinin milli gelire
oranı OECD ortalaması olan yüzde 6’nın çok altındadır. Geçtiğimiz 18 yıl içinde MEB bütçesinin milli
gelire oranı çok az artmış olmasına rağmen, belirlenen rakamlar ihtiyacın çok altında kalmış ve eğitim
harcamalarının esas yükü, eğitimi adım adım ticarileştirme ve kamu kaynaklarının özel okullara
aktarılmasının da etkisiyle büyük ölçüde velilerin sırtına yıkılmıştır.
 
MEB Bütçesinin Büyük Bölümü Yine Zorunlu Harcamalara Gidecektir
MEB bütçesinin rakamsal büyüklüğünün temel nedeni, hükümetin eğitime verdiği önemden değil,
büyük ölçüde personel harcamalarından kaynaklanmaktadır. Bu durumun farkında olan MEB, eğitim
emekçilerini esnek, kuralsız ve güvencesiz çalıştırmak için gece gündüz çalışmakta, sözleşmeli ve ücretli
öğretmenlik uygulamasında ısrar ederek eğitimde güvencesiz istihdam politikalarını adım adım hayata
geçirmektedir. MEB’in Öğretmen Strateji Belgesi ile öğretmenlere yönelik performans dayatması ve
angarya çalıştırma uygulamaları ile işgücü maliyetlerini aşağıya çekmeye çalışmasına rağmen, MEB
bütçesinin yüzde 84’ü personel için yapılan sabit harcamalara gitmektedir.
2020 MEB BÜTÇE ÖDENEKLERİNİN DAĞILIMI
 
MEB bütçesinin büyük bölümü personel giderleri (%73) ve sosyal güvenlik devlet primi giderlerine
(%11) gitmektedir. Başka bir ifadeyle, eğitime bütçeden en çok payı ayırdıklarını iddia edenler, bu payın
yüzde 84’ünü zorunlu olarak personel harcamalarına ayrıldığını özellikle gizlemeye çalışmaktadır. 2020
MEB bütçesi içinde mal ve hizmet alım giderlerinin payı yüzde 8 (2019’da yüzde 9), cari transferler yüzde
3, diğer giderler ise yüzde 5’dir.
Eğitim Yatırımları Tartışmasız Bir Şekilde Azalmayı Sürdürmektedir
2002-2019 yılları itibarıyla MEB bütçesinden eğitim yatırımlarına ayrılan payın gelişim seyri, her
fırsatta “Bütçeden en çok payı eğitime ayırdık” diyenlerin halkı nasıl kandırdıklarının, eğitime ayrılan
bütçenin ne kadarının yatırıma ayrıldığını gizlemeye çalışarak gerçekleri nasıl çarpıttıklarını açıkça
göstermektedir. MEB bütçesinden eğitim yatırımlarına ayrılan pay 2002 yılında yüzde 17,18 iken, eğitim
hizmetlerinin sunumu açısından çok önemli olan bu rakam 2009’da yüzde 4,57’ye kadar gerilemiştir.
4+4+4 sonrasında zorunlu olarak kısmen de olsa artışa geçen eğitim yatırımlarına ayrılan bütçe oranı,
2014 sonrasında yeniden azalmaya başlamıştır. 2019’da Milli Eğitim Bakanlığı bütçesinden eğitim
yatırımlarına ayrılan pay yüzde 4,88 iken, 2020’de bu oran daha da düşerek yüzde 4,65’e indirilmiştir.
 
2020 MEB bütçesinin bizlere gösterdiği en açık gerçek, eğitimde yaşanan yoğun ticarileşme sürecinin
artarak devam edeceği, velilerin cebinden yapacağı eğitim harcamalarının belirgin bir şekilde artacağıdır.
Eğitim, devredilemez ve vazgeçilemez kamusal bir haktır. Bu alanda yapılan çeşitli araştırmaların da
gösterdiği gibi, devlet okullarında paralı eğitim uygulamaları yaygınlaştıkça, en düşük gelir dilimindeki
yüzde 20’lik kesimin gelirleri içinde eğitim harcamalarına ayırmak zorunda oldukları pay artmaktadır. Söz
konusu artış ise ancak gıda ve sağlık harcamalarından kısılarak gerçekleştirilebilmektedir. Bu koşullarda
devlet okullarında eşitsizlikleri derinleştiren örnekler, var olan toplumsal eşitsizlikler doğrultusunda
okulları ayrıştırmaya neden olmakta zenginle yoksula ayrı ayrı ‘devlet okulu’, hatta aynı devlet okulu
içinde gelir durumuna ya da başarı düzeyine göre farklı sınıflar oluşturulmasının önünü açmaktadır.
Piyasacı eğitim sistemi, yaşamın her düzeyinde rekabeti, hizmetin bedelini ödemeyi, öğrenci ve
velilerin ‘müşteri’ haline getirilmesini hedeflemekte, toplumdaki sınıf farklılıklarını daha da belirgin hale
getirmektedir. Aynı okul içinde sınıflar, aynı bölgede okullar, farklı bölgeler, birbirleriyle rekabet içine
sokularak eğitim hizmetleri piyasa kurallarına göre düzenlenmektedir.
 
3
Yapılması gereken, kamusal kaynakların yine kamusal bir hak olan eğitim için, özel çıkarlar değil,
toplumsal çıkarlar gözetilerek değerlendirilmesidir. Ekonomik kriz gerekçesiyle eğitimden tasarruf
yapılması ve eğitim bütçesinde kısıntıya gidilmesi kabul edilemez.
Eğitim Sen olarak taleplerimiz;
 MEB bütçesinin milli gelire oranı en az iki kat arttırılmalı, başlangıç olarak OECD ortalamasına
(%6) çıkarılmalıdır…
 Kamu kaynaklarının özel okullara aktarılması uygulamasına derhal son verilmeli, eğitime yeterli
bütçe, okullara ihtiyacı kadar ödenek ayrılmalıdır.
 MEB bütçesinden eğitim yatırımlarına ayrılan pay mutlak anlamda arttırılmalı, eğitimi
ticarileştirmeyi hedefleyen özel sektör, dini vakıf ve cemaatlerle yapılan ya da yapılacak olan her
türlü ortak proje ve protokoller iptal edilmelidir.
 Tüm eğitim ve bilim emekçilerine insan onuruna yakışır bir ücret ve sağlıklı çalışma koşulları
sağlanmalıdır…
 Eğitim ve bilim emekçilerinin satın alma gücünde ve ücretlerinde yaşanan kaybın giderilmesi için
ek zam yapılmalıdır.
 Tüm eğitim ve bilim emekçilerinin ek göstergeleri 3600’e çıkarılmalıdır.
 Vergi diliminden kaynaklı kayıplarımıza son verilerek, emekçiler için gelir vergisi oranı
sabitlenmelidir.
 Ek ödemelerin tamamı temel ücrete ve emekliliğe yansıtılmalı, ek ders saat ücreti hesaplanırken
bir öğretmenin aylık maaş tutarı esas alınmalı ve gelir vergisinden muaf tutulmalıdır.
 Eğitim-öğretime hazırlık ödeneğinin, ayrımsız bütün eğitim ve bilim emekçilerine bir maaş
tutarında ve yılda iki kez ödenmesini,
 Sözleşmeli/ücretli öğretmenlik gibi her türlü güvencesiz istihdam uygulamalarına esnek, kuralsız
ve angarya çalışmaya son verilmeli, sözleşmeli öğretmenlerin tamamı kadroya geçirilmelidir.
 2020 yılında aile ve çocuk yardımı başta olmak üzere, sosyal yardımlar sembolik olarak
belirlenmekten çıkarılmalı, ihtiyaç kadar artış yapılmalıdır…
 Eğitime hazırlık ödeneği sadece öğretmenlere değil, tüm eğitim ve bilim emekçilerine yılda iki kez
en az bir maaş tutarında ödenmelidir...
 Öğretmen, akademik personel, memur ve yardımcı hizmetli açıkları kapatılmalıdır.

Etiketler : ,

Henüz Yorum yok

İlk yorumu siz yazın.

Yorum Bırakın

E-Mail adresiniz yayınlanmaz.







Diğer Haberler