Buldan: 2002'de geldiler 2020’de arkalarına bakmadan gidecekler
HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, 2020 yılının başta Kürtler olmak üzere tüm inançlar ve kimlikler inançlar açısından bir barış yılı olacağını belirterek, "Hep birlikte mutlaka getireceğiz ve bunları da göndereceğiz. 2002'de geldiler 2020’de arkalarına bakmadan gidecekler" dedi.
Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Pervin Buldan, partisinin Malatya 3’üncü Olağan Kongresi’ne katıldı. Kentteki bir düğün salonunda “Umut ve cesaret ile örgütlenelim faşizmi yenelim” şiarıyla yapılan kongreye kentteki sivil toplum örgütü temsilcileri katıldı.
Kongrede gündemdeki konulara dair değerlendirmelerde bulunan Buldan'ın yaptığı konuşma şöyle:
"Malatya İl Örgütümüzün 3'üncü Olağan Kongresi'nde buraya gelmek benim için büyük bir gururdur. Bugün yeni bir yönetim seçilecek. Zorlu bir dönemde yönetimdeki arkadaşlarımızın görevini layıkıyla yerine getireceğine inanıyoruz. Bugün görevi devredecek arkadaşlarımıza da emek ve çabalarından dolayı teşekkür ederim. Büyük bir emek ve çaba sarf ettiler ve Malatya il örgütümüzün çalışmalarına, partimizin büyümesine ve gelişmesine büyük katkılar sundular. Yönetimde yer almasalar bile inanıyorum ki bütün arkadaşlarımız bir yönetici hatta bir eş genel başkan gibi bu mücadeleye katkı sunacak, emek verecek ve çaba sahibi olacak. Bundan hiçbir kuşkumuz yok. Bir kez daha kendilerine teşekkür ediyor ve yeni seçilecek arkadaşlarımıza da başarılar diliyorum.
KONGRELERİMİZ HDP’YE YÖNELİK BASKILARA CEVAP OLUYOR
Partimiz büyük baskı ve engellemeler ile karşı karşıya olsa bile özellikle son bir aydır il örgütü kongrelerimizi yapıyoruz. Her bir kongremiz son derece coşkulu, moralli, kalabalık kongreler oluyor. Bu kongreler sistemin HDP’ye yönelik baskılara da cevap oluyor. Her türlü sindirme ve baskı karşısında bu salonu dolduran halkımıza bir kez daha teşekkür etmek istiyorum.
Parti olarak yürüttüğümüz siyasal demokratik mücadeleden ve girdiğimiz tüm seçimlerden hep alnımızın akıyla çıkmasını bildik ve bu süreçleri başardık. Özellikle kaydedilmesi gereken büyük başarılar elde ederek çıktık bu süreçlerden. Çünkü halkımızın büyüyen cesareti ve kararlılığı vardı. Bu cesaret ve kararlılık partimizin büyüyüp genişlemesine vesile oldu.
HDP TÜM HALKLARIN ORTAK MÜCADELE ÇATISIDIR
Biz parti olarak dışlanan ve yok sayılan, kimliği inkar edilen Türkiye halklarının sesi olduk, her yerde yanlarında olduk. Biliyoruz ki bu ülke de Kürt de, Alevi de, kadınlar da, gençler de yok sayılıyor. Ermeni'si, Süryani'si, Alevi'si, Sünni'si bir bütün olarak yok sayılıyor. Ancak HDP, bütün bu kesimlerin, kimliklerin, inançların sesi ve partisi olmuştur. Biz bu kesimlerin ortak partisiyiz ve HDP onların ortak mücadele çatısıdır. Çünkü HDP bir barış, adalet ve emek mücadelesidir. HDP ezilenlerin, gençlerin yok sayılanların vermiş oldukları mücadelelerin partisidir.
Bugünlere çok kolay gelmediğimizi de biliyoruz. Bin bir türlü baskı ve şiddete karşı direnmesini de biliyoruz. Bugünlere direne direne, kazana kazana geldik. Bundan sonra da direne direne kazanacağız.
BİZE SALDIRIYORLAR ÇÜNKÜ OYUNLARINI BOZUYORUZ
7 Haziran, 31 Mart ve 23 Haziran İstanbul seçimlerine kadar uzanan süreçte halkımız ile birlikte, halkımızın iradesini asla ezdirmeyen ve gerçekleri ortaya koyan bir mücadele yürüttük. Devlet gücünün bize neden saldırdığının farkındayız. Çünkü biz artık oyunları bozuyoruz. Çünkü biz artık Türkiye’de AKP-MHP blokunun Türkiye haklarını aldatmasına izin vermeyen bir partiyiz. Bizler tüm devlet gücünü, yargısını, ordusunu, medyasını bize karşı yöneltenlere karşı dimdik ayakta duran, ezilmeyen ve her türlü baskı karşısında direnmesini bilen bir halk geleneğinden geliyoruz.
BU ÜLKEYİ YÖNETENLER HDP’DEN KORKUYOR
Bu salonda oturan tüm arkadaşlarım geçmişte yaşadıklarımızı çok iyi bilir. Kürt halkının inkar edildiği, yok sayıldığı dönemleri, faili meçhullerde asit kuyularında yakıldığı günleri, yakılan yıkılan köyler nedeniyle sürgüne gittiğimiz günleri, gencecik evlatlarımızın toprağın altına konulduğu günleri… Her birimiz bugünlere gelene kadar büyük bedeller ödedik. Bazen öldük, bazen cezaevlerine gönderildik, bazen sürgüne gönderildik. İşte biz bu kadar yönelimlerin sonucunda biat etmeyen, diz çökmeyen bir halk olarak daha da büyüdük. Şimdi bu ülkeyi yönetenler HDP’den, Kürtlerden, barış ve demokrasi isteyenlerden, kadınlardan, gençlerden korkuyorlar. Onların oyunlarını 7 Haziran’dan sonra bozmaya başladık. Bozmaya devam edeceğiz. Onlar ilk seçimde artık gidicidir. Bunu bildikleri için her gün bir il ve ilçe binamıza siyasi bir operasyonla baskın yapıyorlar. Çalışanlarımız gözaltına alıp tutukluyorlar.
SİYASETEN KAYBEDENLER ZORBALIKLA KARŞIMIZA ÇIKIYOR
2019 yılında 5 bin yönetici ve üyemiz gözaltına alındı, bunlardan bini tutuklandı. Şu an itibariyle 32 belediyemize kayyım atandı. 24 belediye eş başkanımız tutuklandı. Onlar bizim karşımıza siyaseten çıkamıyorlar. Sandıkla da istedikleri sonucu elde edemiyorlar. Gasp etmelerin, tutuklamaların, siyasi operasyonların nedeni budur. Siyaseten yönetemedikleri için zorla, zorbalıkla, gaspla siyasi operasyonlarla sindirerek o gücü kırmak istiyorlar. HDP’ye saldırmalarının tek amacı budur. Siyaseten kaybedenler zorla zorbalıkla, devletin her türlü gücünü kullanarak; yargıyı, güvenlik güçlerini, orduyu, medyayı kullanarak karşımıza çıkıyorlar.
YANLIŞ HESAP KANDIRA, EDİRNE, SİNCAN VE SİLİVRİ’DEN DÖNDÜ
Cezaevlerinde binlerce arkadaşımız var. Selahattin Demirtaş, Figen Yüksekdağ, Çağlar Demirel, İdris Baluken, Çağlar Demirel, Selma Irmak, Abdullah Zeydan, Sebahat Tuncel, Aysel Tuğluk, Gültan Kışanak var. Her bir arkadaşımız bizim için bir değerdir. Bu değerlerimize saldıranlar, rehin alanlar onlar içeride de olsalar bizimle birlikteler, bizler de onlarla birlikteyiz. O yüzden cezaevindeki tüm arkadaşlarımıza selam gönderiyoruz. Selam olsun, Sincan’a, Kandıra’ya, Edirne’ye, Silivri Cezaevi’ne. Bütün bu arkadaşlarımızı rehin alarak HDP’yi ve halkımızı sindirmek istiyorlar. Sindireceklerini sandılar ve yanıldılar. Yanlış hesap Kandıra, Edirne, Sincan ve Silivri’den döndü.
ONLAR GİTTİKÇE KÜÇÜLECEKLER AMA HDP BÜYÜMEYE DEVAM EDECEK
AKP’nin gidişinin de yakın olduğunu ifade etmek isterim. Şu an 3’e bölünmüş bir AKP dönemini yaşıyoruz. Kendi içlerinde büyük rahatsızlıklar var. Gittikçe küçülecekler ama HDP dimdik ayakta durmaya, büyümeye devam edecek. Tarih demokrasi, barış ve demokrasiden bahsedenleri unutmayacaktır ama bunları yok sayanları, üstünü çizenleri kara bir leke olarak yazacaktır. HDP demokrasi, hak ve hukuk mücadelesinden dolayı adını tarihe altın harflerle yazılacak, AKP ise kara leke olarak yer alacak.
YÖNETTİKLERİ İKİ KONU VAR: BASKI VE RANT
Onlar Türkiye’yi artık yönetemiyorlar. Yönettikleri sadece iki şey var. Birisi halka yönelik şiddet, ikincisi rant ve yolsuzluk sistemi. Bu iki konuda iyi yönetiyorlar Türkiye’yi. Hem baskıyı hem şiddeti halkın önüne koyup, halkın iradesini yok sayıp seçtiklerini cezaevine gönderip yerlerine kayyım atamayı iyi biliyorlar. Rant ve yolsuzluğu da gerçekten iyi yapıyorlar. Başta yaptıkları bir şey yok. Yaptıkları tek şey Türkiye halklarına yalan söylemek, rant ve yolsuzluk ile kendi iktidarlarını ve koltuklarını ayakta tutmak. Bu ikisini yapıyorlar. Bu yüzden gençlerin ve kadınların mücadelesini bastırmayı kendilerine bir yol ve yöntem olarak önlerine koymuşlar.
AKP Genel Başkanı Erdoğan Paris’te polisin halka saldırısı üzerine “Ülkemizde olursa bunlar kıyameti koparırlar” dedi. İnsan bu örnekleri verirken biraz utanır, yüzü kızarır. Erdoğan’a sormak isteriz, kadınlar sokakta dövülürken, katledilirken, barış anneleri yerlerde sürüklenirken, Taybet Ana'nın cenazesi bir hafta yerde kalırken, Cemile’nin annesi, kokmasın diye cenazesini bir hafta buzdolabında saklarken, Roboski’de 34 vatandaşımız savaş uçakları ile katledilirken, Berkin Elvanlar, Ali İsmailler, Kemal Kurkutlar, Ceylanlar annelerinin gözleri önünde katledilirken bunları Fransız polisi mi yaptı? Kadın da olsa çocuk da olsa gereken yapılacak diyen sen değil miydin Sayın Erdoğan? Bunları söylerken, güvenlik güçlerine emir yağdırırken Türkiye’deki güvenlik güçlerini bu katliamlardan sorumlu tutulmamak bir iki yüzlülük değil de nedir?
KÜRT'SEN HİÇBİR YERDE YERİN YOK DİYORLAR
Biliyoruz ki Türkiye'de Kürtlere karşı bir düşman hukuku gerçeği var. Dünyanın neresinde yaşarsak yaşayalım, düşman hukuku her zaman bize karşı uygulanan bir hukuk sistemi olarak Türkiye’de ne yazık ki yaygınlaşmıştır. Neredeyse Kürt’e nefes almayı yasaklayacak bir Türkiye gerçeği ile karşı karşıyayız. Kürt'sen yaşamayacaksın, nefes alamayacaksın, seçilsen bile yönetmeyeceksin, Kürt'sen hiçbir yerde yerin yok diyorlar.
İki gün önce Adalet Bakanı, “Bin yıldır konuşulan bir dil mahkemede nasıl bilinmeyen bir dil oluyor” diye mahkemelere bir mesaj verdi. Buradan Adalet Bakanı’na seslenmek istiyorum, o bilinmeyen dil sadece mahkemelerde değil, Meclis’te milletvekili arkadaşlarımız bir iki kelime ettiğinde bilinmeyen dil olarak tutanağa geçiyor. Cezaevinde mahkumlar Kürtçe konuşunca disiplin cezası veriliyor. Sadece mahkemeler olmadığını biliyoruz. Deveye sormuşlar neren eğri diye deve nerem düzgün ki demiş. Bunlar da Kürtçe ve Kürt halkıyla ilgili her gün baskı, şiddet ve inkar politikalarını ortaya koyup ondan sonra Kürtçe mahkemelerde nasıl bilinmeyen bir dil olarak tanımlanır diye itiraz ediyorlar.
İLK SEÇİMDE ABBAS YOLCU, AKP GİDİYOR
Biz Kürt'üz, kendi dilimiz, kültürümüz ile kimliğimizle yaşamak istiyoruz. Bu ülkede ezilenleriz, Aleviyiz, Ermeni’yiz, Süryani’yiz, Arap’ız, Laz’ız, Çerkes’iz, kadınız, genciz farklı inançlara ve kimliklere sahibiz. Bu ülkede yaşayan 81 milyon insanın hepsi AKP’li olmak zorunda değil, olmayacaktır da. Hiç kimseyi zorla AKP’li yapamazsınız, yapamayacaksınız da, çünkü gidiyorsunuz. Artık bu ülkeyi yönetemiyorsunuz. Herkesin yalanlarınıza karnı tok. Her seçimde oy kaybediyorsunuz. İnanın arkadaşlar, ilk seçimde Abbas yolcu, AKP gidiyor.
BUNDAN SONRAKİ DÖNEMLER BÖYLE OLMAYACAK
Bunların yaptıklarını buradan saymakla bitiremeyiz. Hak arayan herkese TOMA ve copla saldıran bir AKP zihniyeti var. Bir yerde bir insan hak mı arıyor, bir bakarsın, TOMA orada, polis orada saldırıya hazır. Bir yerde bir gerçek mi var, bir bakarsınız çukur medya orada üzerini kapatmak, yalan ve yanlış haber yapmak için oraya gidiyor. Bir yerde birisi katlediliyor, yargı katledeni değil katledileni cezalandırıyor. Bu ülkede ne adalet, ne huzur, ne demokrasi, ne hukuk var. Adaletin, hukukun, demokrasinin ve özgürlüğün olmadığı bir ülkede yaşıyoruz, ancak bundan sonraki dönemler böyle olmayacak.
HER SORUN MUTLAKA MÜZAKERE İLE ÇÖZÜLEBİLİR
Sadece Türkiye’de değil komşu ülkelerde de yaşananlar da bizleri yakından ilgilendiren konular. Kimsenin toprağında gözümüz yok diyorlar, Kuzey ve Doğu Suriye’ye girmişler tıpkı Efrin’de olduğu gibi Rojava’da barış ve huzur ortamını, birlikte yaşam ortamını yok etmek, Kürt halkının sesini kesmek ve statüsünü bozmak için girişimde bulunuyorlar. Komşularla hiçbir sorunumuz yok diyorlar, bir hafta önce Libya için bir tezkere çıkardılar. Türk askerini Libya’ya göndermek istiyorlar. Her sorun diyalog, müzakere, diplomasi ve barış ile mutlaka çözülür biz parti olarak buna inanıyoruz.
NEREDE BİR SAVAŞ VARSA ASKER GÖNDERİYORLAR
Şimdi İran ve Irak’ta da büyük bir karışıklık var. Kasım Süleymani’nin öldürülmesiyle birlikte İran’da bir karışılıklık var. Dua edelim de AKP bir tezkere çıkarıp İran’a da asker göndermez, çünkü nerede bir çatışma olsa nerede bir savaş varsa AKP’nin yaptığı tek şey bir tezkere çıkarmak ve askeri oralarda yaşanan çatışmanın içerisine sokmak. Türkiye’de Irak’da Suriye’de ve Libya’da her sorun mutlaka diyalog ile çözülmelidir ve barışla sonuçlanmalıdır. Çünkü savaşın hiç kimseye bir faydası yok. Yaşanan ölümlerin, katliamların hiç kimseye bir faydası yok. Her ölüm, her savaş, yeni bir ölümün yeni bir savaşın tetikçisidir. Dolayısıyla her türlü savaştan uzak durmak bize yakışandır.
2002'DE GELDİLER 2020’DE ARKALARINA BAKMADAN GİDECEKLER
Bunların sahtekar, yalan, bir dediği öbürünü tutmayan, her gün Türkiye halklarına yeni krizler, yeni kaoslar yarattığı bir dönemden yeni bir döneme gireceğimiz günlere geliyoruz. 2020 yılı Türkiye halkları açısından yeni bir yıl, yeni bir dönem. Büyük umutlar ve geleceğe güvenle bakabileceğimiz yeni ortamlar hazırlamamız lazım. Bunun için de Malatya İl Örgütümüzün de kendisine düşen görev ve sorumluluk ile birlikte bu döneme bu duygu, bu inanç ve bu misyonla hazırlanacağına yürekten inanıyorum. 2020 başta Kürtler olmak üzere tüm inançlar ve kimlikler inançlar açısından yeni bir yıl olacak, yeni bir barış yılı olacak. Bizler bu ülkeye demokrasi, barış ve özgürlükleri hep birlikte getireceğiz. Kürt’üyle Türk’üyle, Alevi’siyle, Sünni’siyle Laz’ıyla, Çerkes’iyle, kadınıyla, genciyle hep birlikte mutlaka getireceğiz ve bunları da göndereceğiz. 2002'de geldiler 2020’de arkalarına bakmadan gidecekler.
Bir kez daha cezaevlerinde rehin tutulan tüm yoldaşlarımıza sevgilerimi ve saygılarımı gönderiyorum. Bu yıl onların özgürlüklerine vesile olacak bir yıl olacak. Selahattin Demirtaşların, Figen Yüksekdağların ve cezaevindeki tüm yoldaşlarımızın özgürlüğüne kavuşacağı, bizlerle birlikte siyaset yapacağı, Selahattin Demirtaş’ın ve Sebahat Tuncel’in Malatya’ya geleceği yeni bir dönemi hep birlikte yaratacağız. Allah ve Hızır yar ve yardımcınız olsun."
Okunan mali ve idari faaliyetler raporlarından sonra gidilen seçimde, yeni il eşbaşkanları Perihan Yücekaya ve Yusuf Bozkuş oldu.
Henüz Yorum yok